Maysan Mando’da sürdürülebilir büyüme önceliğimiz

Maysan Mando Genel Müdürü Anıl Yücetürk

Öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Genel olarak kariyerinizden, otomotiv sektöründeki çalışmalarınızdan ve özel olarak Maysan Mando Türkiye içerisindeki görevinizden bahsedebilir misiniz?

14 Ekim 1977 yılı İstanbul doğumluyum. İstanbul Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nden mezun olduktan sonra, Amerika’da Kuzey Alabama Üniversitesi’nde ikinci üniversite olarak Finans okuyup, daha sonra da MBA programıyla eğitim hayatımı noktaladım.

Profesyonel iş yaşantıma, 2003 yılında Autoliv Türkiye firmasında başladım. 2006-2010 yılları arasında İtalya’da, Autoliv Italya SPA firmasında Fiat-Chrysler Global Müşteri Direktörü olarak çalışma hayatımı sürdürdüm. Daha sonrasında da 2010-2015 yılları arasında Autoliv firmasında, Metal Grubu’nun Türkiye, Estonya, İsveç ve Almanya ülkelerinden sorumlu olarak, Ülke Direktörlüğü görevini üstlendim. 1 Ocak 2015’ten bu yana da Maysan Mando A.Ş. Genel Müdürü olarak çalışmalarımı sürdürüyorum.

 Maysan Mando, Türkiye’de otomotiv alanında etkin çalışmalar yapmaya devam ediyor. Maysan Mando’nun genel yapılanmasından ve faaliyet alanlarından bahsedebilir misiniz?

1969 yılında Maysan adı ile kurulmuş olan Maysan Mando, Çukurova Holding ve Güney Koreli Mando Grubu’nun bir iştirakçisi olarak, yarım asırlık bir firmadır. Şirketimiz, Türkiye’nin ilk ve en büyük amortisör üreticisi olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. Ürün gamımızda; binek araçlar, hafif ticari araçlar, otobüsler ve ağır kamyonların yanı sıra, demiryolları ve askeri uygulamalara yönelik geniş bir amortisör yelpazesi yer alıyor.

 Hangi ürünlerinizle ön plana çıkıyorsunuz? Daha çok tercih edilen ve satışı yapılan ürünleriniz hangileri?

Maysan Mando olarak, ürün yelpazesine kattığımız yeni ürünlerin de etkisiyle gerek yurt içinde gerekse de dünya pazarlarındaki mevcut satışlarımızı her geçen gün artırmaya devam ediyoruz. Dünya ölçeğinde en çok tercih edilen ve satışı yapılan ürün gamımız; binek araçlar, hafif ticari araçlar, otobüsler ve ağır kamyonların yanı sıra, demiryolları ve askeri uygulamalara yönelik geniş bir amortisör yelpazesinden oluşmaktadır.

Maysan Mando, teknoloji yatırımları ve Ar-Ge yaklaşımı ile de otomotiv sektöründe Türkiye’nin en büyük şirketlerinden biri. Son dönemde yapılan yatırımlardan kısaca bahseder misiniz?

Şirketimiz kurulduğu günden bu yana sürekli gelişimi ve yeniliği temel öncelik haline getirmiştir. Bu anlayışla geliştirdiği katma değerli ve yenilikçi ürünlerde, küresel piyasa taleplerine en hızlı ve etkin şekilde yanıt verebilme gayretindedir. Bu noktada, Türkiye’deki araç adedinden daha fazla amortisör ürettiğimizi söyleyebilirim. Büyümeye devam etmek için yeni pazar arayışlarımız tüm hızıyla sürüyor. Şirket olarak kendi hatlarımızda son 3 yıl içinde 100 milyon TL’nin üzerinde bir yatırım gerçekleştirdik.

Son olarak, üzerinde çalışmaları devam eden krom kaplama hattımız ise Avrupa’da bir ilk olacak. Bu yeni bir sistem ve hiçbir atığı olmayan, tamamen çevre dostu kimliğiyle öne çıkıyor. Yanı sıra, 2019 yılına yönelik yatırım planlamaları arasında, direksiyon ve fren sistemleri üretimini ülkemize getirmek de bulunuyor.

 Otomotiv sektöründe son dönemde dijitalleşme, otonom araçlar ve elektrikli çözümler gündemi meşgul ediyor. Teknolojik anlamda önümüzdeki günlerde bizleri neler bekliyor?

Teknolojide yaşanan hızlı değişimler, üretim süreçlerinde de otomasyonun ağırlıklı olduğu, akıllı ve birbirleriyle iletişim kurabilen makine kullanımını yaygın hale getirdi.

Bu noktada otomotiv sektörünün, gelecekte de gelişim ivmesinin aynı hızla devam edeceğini ve sektörün geleceğini, dijital dönüşüme yön verenlerin şekillendireceğini düşünüyorum.

Özellikle çevreci ve sadece yapay zekâ kullanan otonom araçlar hızla yayınlaşacaktır. Aynı şekilde, mobilite, bağlanabilirlik, hareketlilik ve iletişimin öne çıkacağı da muhakkak.

Nitekim 2020’ye kadar dünya yollarında internete bağlı 152 milyon otomobil yer alması öngörülüyor.

Türkiye otomotiv yan sanayi, kendi bölgesi başta olmak üzere Avrupa ya da dünyada nasıl bir konumda? Bu konumun geliştirilip iyileştirilmesi için ne tür adımların atılması gerekiyor?

Otomotiv yan sanayi ülkemizde binlerce kişiye iş imkânı sunuyor. Sektör, sürekli yatırım yapma, istihdam yaratma özelliği ile ülke ekonomisine büyük katkı sağlamaktadır. Otomotiv yan sanayinin geri planda bırakılması, diğer birçok sektörün ve buna bağlı olarak da ekonominin geri kalmasına neden olacaktır.

 

Türkiye bu sektörde kendini fazlasıyla geliştirmiş durumda. Sürekli artan ihracat oranları, teknik yetkinlik, uzun yıllara dayanan tecrübe ve bilgi birikimi, deneyimli ve yetişmiş insan gücü, teknolojiye uyum gibi güçlü yönleri ile otomotiv yan sanayimiz, dünyada ve Avrupa’da adından sık söz ettiren bir konumda yer alıyor. Bu konumun geliştirilmesi için sektörün gelişimine yönelik adımlar atılmalı. Teknolojik yatırımlar arttırılmalı. AR-GE’ye daha fazla bütçe ayrılmalı. Dünya araç projelerini Türkiye’ye çekmek için çalışmalar yapılmalı. Araçların üretimlerinde gerekli olan parçaları da yerli ağırlıklı olarak üretmek için projeler geliştirilmeli.

 

Şu anda gündemi meşgul eden Endüstri 4.0 konusunda Türkiye’nin genel durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu alanda neler yapılması gerekiyor?

Endüstri 4.0 için öncelikle firmaların dijital dönüşümlerini tamamlamış olması gerekiyor. Türkiye’nin bu konuda geri kalmamak adına çalışmalar yapması ve alanında uzman kişilerin yetişmesi lazım. Hızla artan rekabet şartlarına uyum sağlamak adına bu son sanayi devriminin gereklerini yapmalıyız. Türkiye’deki kurumların, teknolojik altyapıları için yatırım yapmaları ve bu yatırımlarını sürekli güncellemeleri gerekmektedir.

 Otonom sürüş, elektrikli motorlar ve bağlı araçlar alanında Türkiye’nin yatırımlarının geç kaldığı konuşuluyor. Sizin bu konudaki görüşleriniz nelerdir? Otomotiv alanında yaşanan Endüstri 4.0 değişimine hazır mıyız?

Otomotiv sektöründe başlayan Endüstri 4.0 uygulamaları, tüm kaynakların verimli kullanımını sağlayarak imalat süreçleri açısından firmalara üretkenlik ve verimlilik optimizasyonu getirecektir. Sektörümüzde firmaların Endüstri 4.0 için çalışmalarını hızlandırdığını görüyoruz. Bu oldukça güzel bir gelişme.

Gelecekte başarının anahtarı; dijital dönüşüm, markalaşma, verimlilik gibi gelecek odaklı tüm parametreleri bütünsel olarak ele alanların, diğer bir deyişle Endüstri 4.0’a ayak uyduranların elinde olacak. Bunun bilinci ile hareket ettiğimiz taktirde, ülke olarak çok güzel işlere imza atacağımızı düşünüyorum.

 Otomotiv sektörü dijital dönüşüme büyük önem veriyor ve bu konuda önemli adımlar atılıyor. Özellikle otomotiv sektörü açısından değerlendirdiğinizde nasıl bir süreç izliyorsunuz? Türkiye özelinde baktığınızda bu konuda ne tür çalışmalarınız var?

Dünyada gelişen teknolojiyi ele aldığımızda, Türkiye’de ihracatın ve katma değerin büyük kısmını karşılayan otomotiv sektöründe, dijitalleşme süreci kuşkusuz ki çok kritik bir ihtiyaç konumunda yer alıyor. Maysan Mando olarak da dijital dönüşüm çalışmalarına büyük önem vermekteyiz. Bu noktada, üretimde dijitalleşme + teknoloji geliştirme odaklı çalışmalara ağırlık veriyoruz. Ar-Ge faaliyetlerinde de daha çok tasarıma yönelmiş durumdayız.

 

Özellikle üretimde sıfır hata prensibiyle hareket ederek, proses mükemmelliğini hedeflemekteyiz. Nitekim Mando’nun, küresel düzeyde yer alan fabrikaları açısından da Maysan Mando, ticari grup amortisör tasarımı ve üretimi konusunda AR-GE öncelikli üretim modeliyle, know-how’ını geliştirmiş en yetkin fabrika özelliğindedir.

 

Teknolojinin geldiği son nokta tüm sektörleri, üretim biçimlerini, kurumların yapılarını, satış ve pazarlama stratejilerini, tüketici ihtiyaçlarını ve daha birçok öğeyi baştan aşağı değiştiriyor. Sizce Türkiye bu gelişimin ve değişimin neresinde duruyor?

Türkiye her yönüyle gelişmekte olan bir ülke. Genç nüfus yoğunluğu, üretim altyapısının güçlü oluşu, dinamik yapısı ve coğrafi avantajıyla, dünya ölçeğinde ‘üretim üssü’ ülkelerden biri olarak öne çıkabilecek potansiyele fazlasıyla sahip…

Teknolojinin baş döndürücü bir hızla gelişimini sürdürdüğü yenidünya düzeninde, özellikle son yıllardan itibaren, devletimizin de pozitif teşvikleri ve uygulamaları sayesinde, bilgiye ve teknolojiye yatırımların hızlandığını görmekteyiz.

Bu tabi sabır isteyen bir süreç. Know-how’a dayalı, AR-GE ve inovasyonu temeline alan üretim modeliyle, gelecekte küresel rekabette Türkiye’nin öne çıkmaması için hiçbir neden yok.

Türkiye’nin sahip olduğu avantajları göz önünde bulundurarak, bu potansiyeli harekete geçirmek adına hep birlikte üretmeye ve değer yaratmaya odaklanmalıyız.

 Automechanika İstanbul fuarı yaklaşıyor. Bu fuar için özel bir çalışmanız olacak mı?

Automechanika İstanbul Fuarı dünya ölçeğinde sektör temsilcilerinin tek çatı altında bir araya geldiği, son teknoloji ürünlerin ziyaretçilerle buluştuğu çok önemli bir organizasyon. Sektörün gelişimine de büyük katkı sağlıyor. Maysan Mando olarak, Automechanika’ya her yıl düzenli olarak katılmaktayız. Her fuar için de gerek mevcut müşterilerimiz gerekse de potansiyel müşteri adayları ve diğer ziyaretçiler için özel çalışmalar yaparak fuara hazırlanıyoruz. Bu yılki buluşma için de özel çalışmalarımız bulunuyor.

 Türkiye otomotiv alanında bir dünya lideri olabilir mi? Bunun için neler yapmamız gerekiyor?

Son yıllarda milyarlarca dolarlık yatırımlarla kapasitesini arttıran ve yeni modellerin üretimine başlayan Türkiye, çalışmalarının meyvesini topluyor. Hem üretimde hem de ihracatta büyük başarılara imza atan ülkemizin, otomotiv alanında adından fazlasıyla söz ettirdiğini görüyoruz. Tabi dünyada lider olabilmek için teknoloji üretim merkezleri kurarak, yeni güç birlikleri yaratmalıyız. Türkiye’yi dünyanın önde gelen otomotiv merkezlerinden biri haline getirmek için otomotiv alanındaki tüm aktörler iş birliği içinde çalışmalı.

 

Bu konularıda İnceleyebilirsin